Çakalın biri boya küpüne düşmüş, biraz uğraştıktan sonra küpten çıkmayı başarmış.
Bakmış ki üzeri rengarenk.
Önceki halinden çok farklı.
Eee, çakallık var ya kanında; hemen fırsat bu fırsat deyip ormana koşmuş.
Orman sakinleri onu görünce çekinip uzak durmuşlar. Bakmışlar ki; rengarenk, garip, daha önce görmedikleri bir yaratık.
Çakal bunu fark edince çakallığını göstermiş.
Çekine çekine “Sen de kimsin?” diye sorulunca “Ben ormanın yeni kralıyım!” demiş.
Oradakiler şaşırmış ama karşı çıkamamışlar, çünkü korkmuşlar haliyle.
Bu şekilde etrafındaki herkesi yanına toplamış çakal ve beraberce aslanın karşısına dikilmişler.
Çakal “Bundan sonra kral benim burada!” demiş. Aslan bakmış manzaraya, bütün orman ahalisi yeni kralın çevresinde;
“Tamam! Haklısın, yeni kral sensin!
Müsaadenle ben de senin vezirin olayım.
İşlerini yaparım, getir götür işlerine bakarım, sana yardımcı olurum!” demiş.
Çakal ya bu, hoşuna gitmiş; kralı bu duruma düşürmenin doyumsuz zevkini yaşamak istemiş. “Tamam! Vezirim ol!” demiş.
Yeni kral tahtına kurulmuş, günler günleri kovalamış, aslan her şeyin farkında fakat sabırla bekliyormuş.
Bir gece uzaktan çakal ulumaları duyulmaya başlamış.
Bizim yeni kralın içi içini yemeye başlamış. Ulumamak için sabretmiş ama nafile!
Ne de olsa kanında çakallık var.
Dayanamamış, başlamış uzaktan uluyan çakallara karşılık vermeye, yani ulumaya. İşte tam o sırada uyuyor sandığı aslan yerinden fırlamış ve basmış pençeyi çakalın boğazına.
“Ben senin ne halt olduğunu en başından biliyordum, fakat etrafımdakileri buna inandıramıyordum!” demiş.
Unutmamak lazım ki bazı hadiseler kimin çakal kimin kral olduğunu gösterir.
Hiçbir çakallık, hiçbir hesap gizli kalmaz. .
Gerçek krallar uyuyor gibi gözükseler de hep uyanıktırlar.